Orta Asya ve İdil-Ural, oldukça erken dönemlerden itibaren İslamla tanışmıştır. İslam’ın Horasan, Maveraünnehir ve Harezm’de yayılmasından kısa süre sonra bu bölgeler İslam medeniyetinin önemli kültür havzaları haline gelmişti. Bunun sonucunda Fergana, Merginan, Serahs, Semerkand, Buhara, Belh, Merv, Balasagun, Şaş ve diğer şehirlerde Hanefî tedrisinin yapıldığı yüzyıllarca devam eden ilim merkezleri kurulmuştur. Örneğin Semerkand’da kurulan Dâru’l-Cüzcâniyye, Hanefî-Maturidî akılcı din anlayışının en önemli ilk örneğidir. İmam Mâturîdî, burada hem ilim öğrenmiş ve hem de öğretmişti. Bu medeniyet havzaları ve ilim merkezleri, İdil-Ural’nın İslamlaşma sürecinde ve sonrasında, Hanefîlikle irtibatında son derece etkili olmuştur. İdil Bulgarları, 922 yılında “İslâmiyet’i resmen kabul etmişlerdir. Türkistan’daki gibi Sünnî Hanefî-Maturidî geleneğini takip eden İdil Bulgarları kısa zamanda zengin bir ilmî, siyasî ve kültürel geleneğe sahip olmuşlardır. |